İran’da 19 Mayıs 2024’te Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi taşıyan helikopterin düşmesiyle başlayan çalkantılı süreç, nihayet sona erdi. Helikopter kazasının ardından gerçekleştirilen seçimlerin ikinci turunda, reformist kanadın desteklediği Türk aday Mesut Pezeşkiyan zaferle çıktı ve İran’ın 9. Cumhurbaşkanı oldu. Bu seçim sonucu, ülkede yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor.
Seçim sonrasında İran İçişleri Bakanlığı, katılım oranının %49,8 olduğunu açıkladı. 89 milyonluk ülkenin 62 milyon seçmeninden tam 30 milyon 530 bin 157 kişi oy kullandı. Reformist aday Mesut Pezeşkiyan, büyük bir zaferle 16 milyon 384 bin 403 oy almayı başardı. İlk turda katılımın %39’da kaldığı ve sadece 24 milyon 535 bin 185 kişinin oy kullandığı düşünüldüğünde, bu büyük bir artış. Katılımın %10 civarında arttığı bu ikinci turda, Pezeşkiyan tam 5 milyon 969 bin 212 daha fazla oy aldı. Ancak, resmi rakamların aksine, bazı söylentilere göre katılımın çok daha düşük olduğu iddia ediliyor.
İran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu sona erdiğinde iki olası senaryo ortaya çıktı. Birinci senaryo, katılım oranının yine düşük olacağı ve tüm muhafazakâr-radikal bloğun birleşerek adayları Said Celili’yi İran’ın 9. cumhurbaşkanı yapacağı yönündeydi. Bu senaryo, ülkenin geleceğini belirleyecek olan muhafazakâr bir zaferi öngörüyordu. İkinci senaryo ise, gençler ve kadınların, dini ve siyasi lider Ali Hamaney’in desteklediği muhafazakâr aday Said Celili’nin seçilmesini engellemek için sandıklara akın edeceği ve reformist aday Mesut Pezeşkiyan’ı destekleyeceği üzerine kuruluydu. Sonuçlar açıklandığında, ikinci senaryonun gerçekleştiği ortaya çıktı. Reformist aday Mesut Pezeşkiyan, halkın desteğiyle İran’ın yeni cumhurbaşkanı oldu.
İkinci tur seçimlerin sonucu, ülkenin dini lideri için önemli anlamlar taşıyor. Halk, seçimlere katılımı artırarak Rehber Ayetullah Hamaney’e karşı tepki oyu kullandı ve onun gözde adayı Said Celili’nin seçilmesinin önüne geçti. Said Celili ve dolayısıyla müesses nizam, muhafazakâr seçmeni konsolide edemedi. Seçim sonuçları açıklandığında, kaybedenler kulübünün başını Rehber Ayetullah Hamaney ve devletin radikal muhafazakâr kanadı çekiyor. Zira ne yüksek bir katılım sağlandı ne de Rehber Hamaney’in adayı seçildi.
Düşük Katılım ve Değişim Arayışı
Kim seçilirse seçilsin, düşük katılım seçimlerin belki de en önemli gündemiydi. 62 milyon seçmenin olduğu bir ülkede, halkın yarısının seçimlere katılmamış olması, ciddi bir meşruiyet krizinin olduğunu gösteriyor. Seçime katılımın az olduğu demokrasi sistemlerine kıyasla, İran’da halkın değişime olan inancını yitirmiş olması yatıyor. Halkın önemli bir kısmı, İran’ın artık daha yumuşak kanunlar veya ılımlı reformlarla düzeltilemeyeceğini düşünüyor. Bu durum, ılımlı radikallerin bile müesses nizamdan kopuşunu ve cumhurbaşkanlığı makamının herhangi bir değişim getiremeyeceğine yönelik inancını açıkça ortaya koyuyor. Bu kopuş, İran’da yaşayan tüm siyasi, etnik ve mezhebi kesimler için geçerli. Yine de halk, en azından dini ve siyasi alanda rehber olan Ali Hamaney ile konuşabilecek bir aday olduğunu düşündüğü Mesut Pezeşkiyan’ı seçmeyi tercih ediyor. Halk, seçim yolu ile de olsa, Rehber Ali Hamaney’e değişim isteği mesajını iletiyor. Bu seçimler, İran halkının değişim arzusunu ve mevcut duruma karşı duydukları memnuniyetsizliği aynı anda ortaya koyuyor.
İran’ın geleceği açısından, yeni cumhurbaşkanının ülkenin dini lideriyle olan ilişkisi, ülkeye getireceği değişikliklerin ipuçlarını barındırıyor. Seçilen adayın hangi siyasi ajandaya sahip olursa olsun, Hamaney’in istek ve talepleri dışına çıkması neredeyse imkansız. Ancak bu durum, ‘seçilmiş’ cumhurbaşkanı ile ‘atanmış’ Rehber Hamaney arasında krizlerin yaşanmayacağı anlamına gelmiyor. Yürütme erki bağlamında İran’ın en önemli anayasal paradoksu burada yatıyor: Rehber’in mutlak vesayeti altında olan cumhurbaşkanı, yetkilerini tam olarak kullanamadığı için zaman zaman çatışmalar kaçınılmaz oluyor.
Hatırlanacağı üzere, Mahmud Ahmedinejad’ın cumhurbaşkanlığı döneminde (2005-2013) Rehber Ali Hamaney’le ciddi bir kriz yaşanmış ve Ahmedinejad, İran siyaset sahnesinin dışında kalmıştı. Şimdilerde, Ahmedinejad her ne kadar tekrar cumhurbaşkanlığı için aday olmak istemesine ve seçilme potansiyelinin yüksek olmasına rağmen, Hamaney tarafından kontrol edilen sistem onun adaylığını engelliyor. Ahmedinejad döneminde yaşanan siyasi gerilimler, İran siyasetinin derinlerindeki güç mücadelelerinin ve anayasal paradoksların canlı bir örneği olarak öne çıkıyor.
İran’ın Zorlu Tarihinde Bir Hekim ve Liderin Yolculuğu
Öte yandan Mesut Pezeşkiyan’ın hayatı, hem kişisel hem de profesyonel olarak İran’ın zorlu ve karmaşık tarihine derinlemesine bir bakış sunuyor. Mesut Pezeşkiyan, 29 Eylül 1954’te İran’ın Batı Azerbaycan eyaletinin Mahabad kentinde doğdu. Annesi Kürt, babası Azerbaycan Türküydü, bu yüzden daha çocukken kültürel çeşitliliğin ve toplumsal zorlukların içinde büyüdü. 1975 yılında Tebriz Tıp Bilimleri Üniversitesini kazandı ve kısa süre sonra hayatı, İran-Irak Savaşı’nın patlak vermesiyle kökten değişti. Cephede sağlık ekiplerinin sevkinden sorumlu olan Pezeşkiyan, savaş döneminde hem hekim hem de asker olarak görev yaptı. 1985 yılında pratisyen hekim olarak kariyerine devam eden Pezeşkiyan, fizyoterapi hocası olarak üniversitede ders vermeye başladı. Akademik yolculuğu ve tıp kariyeri burada bitmedi; 1990 yılında genel cerrahi uzmanı ve 1993 yılında kalp cerrahisi uzmanı oldu. Meslek hayatının ilerleyen dönemlerinde, çeşitli hastanelerde hekim ve başhekim olarak görev yapmaya başladı ve Tebriz Tıp Bilimleri Üniversitesinde kalp cerrahisi bölümünde öğretim üyesi olarak çalıştı. Pezeşkiyan, bu dönemde kendi alanında akademik çalışmalar yapmaya ve çeşitli tıp enstitülerinde yöneticilik yapmaya devam etti. Hem savaşın cephelerinde hem de hastane koridorlarında edindiği tecrübeler, onun sadece bir hekim olarak değil, aynı zamanda bir lider ve eğitimci olarak da şekillenmesine katkıda bulundu.
Siyasi kariyeri olarak da akademik kariyerinin arkasında kalmayan Pezeşkiyan, 2000-2001 yılları arasında reformist Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin birinci döneminde Sağlık Bakan Yardımcısı olarak görev yaptı ve ardından ikinci dönemde Sağlık Bakanı olarak atanarak İran Meclisi’nden güvenoyu aldı. Ancak, bakanlık pozisyonu sık sık mercek altına alındı; bakan olması birçok istifaya ve tepkiye sebep oldu, hakkında gensoru önergeleri verildi ve siyasi pozisyonları yoğun eleştiriler aldı. Mahmud Ahmedinejad’ın cumhurbaşkanlığı döneminde (2005-2013) Pezeşkiyan iki yıl boyunca siyasetten çekildi.
Pezeşkiyan 2007 yılında İran’ın Doğu Azerbaycan ilinden milletvekili seçilerek meclise girmeyi başardı. Vekilliği döneminde birçok tartışmalı dosyaya dahil oldu ve kendi döneminde birçok şüpheli ölümden haberdar olduğuna dair iddiaları yalanladı. Yeniden milletvekili seçilen Pezeşkiyan, İran Meclis Birinci Başkanvekili olarak seçildi ve 2020 yılına kadar bu görevde kaldı. Meclisin sağlık komisyonunda görev alarak uyuşturucu bağımlılığıyla mücadele için devletin bizzat uyuşturucu arz etmesi önerisinde bulundu, ancak bu öneri İran polisi tarafından reddedildi. Ayrıca, İran Meclisi Türk Dilli Vekiller Fraksiyonu başkanlığı yaptı.
Pezeşkiyan’ın Cumhurbaşkanlığı makamına aday gösterilmesi süreci, çalkantılarla dolu bir yolculuktu. İran’ın karmaşık siyasi atmosferinde yol almak kolay değil. Daha önce milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı adaylığı, “düzene bağlı olmamak” gerekçesiyle İran Anayasayı Koruyucular Konseyi tarafından defalarca reddedildi. Seçimlere katılım oranının artması amacıyla yapılan yoğun müzakereler ve siyasi manevralar sonucunda, Pezeşkiyan’ın adaylığına nihayet yeşil ışık yakıldı. Nihayet, 9. Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi, sadece kendisi için değil, ülkenin reformistleri için de bir zafer olarak görülüyor.
Pezeşkiyan’ın seçilmesi, beraberinde birçok tartışmayı da getiriyor. İran’ın hem iç politikadaki hem de dış politikadaki sorunlarına nasıl bir yaklaşım getireceği merak konusu. Pezeşkiyan, yaptığı her açıklamada Rehber Ayetullah Hamaney’e ve İslami düzene sıkı sıkıya bağlı kalacağı mesajını vermekten çekinmiyor. Bu, bazı kesimlerde hayal kırıklığı yaratıyor. Pek çok kişi, Pezeşkiyan’ın seçildiği andan itibaren, Rehber’in politikalarına paralel bir şekilde ülkeyi yöneteceğini ve Cumhurbaşkanlığı koltuğunda kayda değer bir değişim sunamayacağını düşünüyor. Pezeşkiyan, halkın değişim talepleri ile Rehber’in politikaları arasında denge kurmak zorunda ve İran’ın geleceği, Pezeşkiyan’ın bu dengeyi nasıl kuracağına bağlı.