Biden-Trump Tartışmasının Yankıları

tarafından Editöryal

27 Haziran 2024 tarihinde Donald Trump ve Joe Biden, Amerika’nın Atlanta şehrinde karşı karşıya geldi. 2020 yılında da bir araya gelen bu ikilinin benzer konuları tartışacakları düşünülüyordu. Ancak Biden’ın tartışmadaki sönük performansı gündeme bomba gibi düştü. Henüz ilk dakikalarda cümlelerini bitirememesi, izleyenlere yaşını bir kez daha hatırlattı. Uzmanlar ve gözlemciler, Biden’ın Trump karşısındaki bu beklenmeyen kötü performansının seçim sandıklarına nasıl yansıyacağını sorguluyordu.

Öncelikle belirtmek gerekir ki ABD seçimlerinde münazaralar seçimin sonucunu doğrudan etkilemez. Ancak seçmenlerin adaylar hakkındaki izlenimlerini ve tutumlarını güçlendirebilir veya zayıflatabilirler. Biden ve Trump arasındaki münazara, Biden’ın yaşlı olduğu ve bir dört yıl daha başkanlık yapamayacağı fikrini pekiştirdi. Biden’ın liderliğini üstlendiği Demokrat Parti içinde kısa sürede bir panik havası yayıldı. Biden’ın seçim yarışından çekilmesi ve yerine Trump’a karşı alternatif bir adayın gösterilmesi yönünde öneriler, gerek sosyal medyada gerek ana akım medyada hızla yükselmeye başladı 

                            Kötü Tartışma Örneği Olarak Reagan

Tartışmanın içeriğine bakıldığında, münazarada mantıklı ve sağlam temellere dayanan fikirlerin Biden’dan geldiği görülebiliyordu. Ancak bu tür tartışmalar sadece içerikle ilgili değildir; imaj ve beden dili çoğu zaman mesajın önüne geçer. Başkanlık tartışmalarının tarihine bakıldığında, Biden kötü performans konusunda yalnız değil. Biden’dan önce ABD’nin en yaşlı başkan adayı olan Ronald Reagan, 1984 yılındaki tartışmada çokça eleştirilmiş ve başkanlık yapıp yapamayacağına dair gazetelerde manşetler atılmıştı. Buna rağmen durumu toparlayan Reagan, ikinci dönem başkanlık yarışını kazanmıştı. Böylece Reagan’ın yaşı veya o dönemdeki tartışma performansı, popülaritesine gölge düşürmediği anlaşılmıştı.

Başkan Biden’dan umutlu olan kesim, Reagan’ı sıkça hatırlatarak Biden’ın içinde bulunduğu umutsuz durumdan kurtulacağına inanıyor. Ancak Reagan’ın bu tecrübesi, Demokrat Parti seçmenine tam anlamıyla güven vermiyor. Öncelikle Biden artık güçlü ve net bir sese sahip değil ve cümlelerini tamamlamakta zorlanıyor. Trump karşısında bazen anlamsız kelimeler ve ifadeler kullanması, bu endişeleri doğrular nitelikte.

Öte yandan Trump, tam tersine oldukça enerjik ve güçlü bir tonda konuştu. Siyasete girdiğinden beri münazara becerilerini geliştirmiş olduğu belliydi. Ancak Trump’ın performansı tek başına değerlendirildiğinde, yalanları, anlamsız cümleleri ve içi boş propaganda söylemleriyle çok da başarılı olduğu söylenemez.

Ancak 2024 ABD Başkanlık yarışı, “kim daha iyi bir başkan olacak” yarışı anlamına gelmiyor. Çünkü adayların ikisi de sınırlı halk desteğine sahip. Bir bakıma bu yarış, daha fazla spot altında kötü görünenin kaybedeceği bir yarış. Biden-Trump tartışmasında spotlar Biden üzerindeydi. Hazır bütün dikkatler Biden’a odaklanmışken, ABD’nin tanınmış gazete yazarları ve uzmanları bir anda meseleyi ciddi bir boyuta taşıdı ve Biden’ın yarıştan çekilmesi gerektiğini savundu. Böylelikle 90 dakikalık başkanlık tartışması, kısa sürede çok boyutlu tartışmalara yol açtı.

     Biden’ın Demokrat Parti Adaylığı: İmkansız Görev

Bugünkü tartışmaları yapan insanlar, Joe Biden’ın en başta nasıl Demokrat Parti adayı olduğunu unutuyor. Biden hiçbir zaman popüler bir siyasetçi değildi. 1988 ve 2008 yıllarında başkanlık yarışına katılmış, ancak ön seçimlerde kaybetmişti. 2020 başkanlık seçimi öncesinde radikal olarak görünmeyen, merkez seçmenin oyunu kazanabilen ve ‘seçilebilir’ bir aday profili çizen Biden, önce parti içerisindeki ön seçimleri kazandı. Kasım ayına gelindiğinde ise Biden, Trump’ın bir dönem daha başkan olmasına tahammül edemeyecek Demokrat ve bağımsız seçmeni bir araya getirerek seçimi kazandı. Gerek Cumhuriyetçi Parti’den gerek kendi partisinden birçok isimle çekinmeden bir araya gelip, onlarla derin müzakereler yapabilen Biden’ı parlak bir başkanlık dönemi bekliyordu. Güncel ve siyasi tartışmalardan bıkmış halk, Biden’ın Beyaz Saray’a gelmesi ile kısa süreli de olsa rahatladı.

Bir açıdan bakıldığında, 2024 seçim sürecinin 2020 yılında sandıkların kapanmasıyla başlayacağı öngörülüyordu. Diğer bir deyişle, yeni seçilen başkan icraatları ve vaatleri ile ikinci döneme hazırlanacak ya da başkan yardımcısı, tarihte birçok örneği olduğu gibi, bir sonraki seçime hazır hale getirilecekti. Buradaki problem, Demokrat Parti’nin 2020 sonrasında başkanlık yarışını kazanmak adına ciddi bir hazırlık yapmak yerine, her şey normalmiş gibi teamüllerle yola devam etmesiydi.

Biden, 2020 yılında seçildikten sonra tarihin en yaşlı başkanı unvanını almıştı. Bu nedenle, başkanlık döneminin ilk başlarında kendisinin ikinci defa aday olmayabileceğini söylemişti. Durum böyleyken, Biden’ın ve Demokratların bir sonraki seçim için yıldızı parlatılacak bir kişiyi başkan yardımcısı olarak seçmeleri gerekiyordu. Süreç oluruna bırakılınca, ciddi olarak başkan olmayı düşünen kimse mevcut başkana karşı ön seçimlere giremedi.

2019 yılında şu an başkan yardımcısı görevini üstlenen Kamala Harris, 2020 yılında Demokrat Parti’nin başkan adayı seçilmek için ciddi bir kampanya başlatmıştı. Düzenlenen tartışmalarda Biden’ı sert eleştiren Harris, hızlı bir yükseliş yakalamış, ancak bu yükselişi sürdüremediği için yarışta tutunamamıştı. Biden, resmi olarak partinin adayı olduktan sonra Harris’i başkan yardımcısı olarak seçerken, Harris’in siyahi bir kadın senatör olması önemli bir rol oynadı. Ancak daha genç, halkta heyecan uyandıracak ve başkan yardımcısı olarak tecrübesini artırabilecek bir kişi de seçilebilirdi. Biden’ın Beyaz Saray’daki döneminde bu figür öne çıkarılıp parlatılabilirdi. Seçim öncesinde Biden ve eski Başkan Barack Obama gibi üst düzey isimlerin tam desteğini alarak, halkın tanıdığı ve sevdiği bir lidere dönüştürülebilirdi. Ancak bu alternatif senaryo yeterince tartışılmadı bile.

Şimdi Biden’a alternatif yaratma çabasına girerek, ön seçimler bittikten sonra bir partinin başkan adayını değiştirmesi neredeyse siyasi intihar gibi duruyor. Üstelik Biden’ın yerine gelecek isim, yine teamüller takip edilirse, ondan daha popüler olmayacak. Mesela Barack Obama aday olabilseydi başka şeyler konuşuluyor olabilirdi. Fakat böyle bir isim henüz yok. Biden şimdi çekilse, teamüllere göre yerine gelecek kişi Kamala Harris olacak. Ancak Harris’in Trump’a karşı zafer kazanma olasılığı düşük. Başkan Yardımcısı olarak performansı ve çalışmaları beğenilmedi. Harris, kişisel olarak ‘sinirlerine hakim olamamak’ gibi haklı eleştirilerin odağı haline geldi. Harris’in Trump karşısında tartışmada iyi bir performans göstereceğine dair kimse emin değil. Seçimde ise Harris’in Trump karşısında başarılı olması, Biden’dan daha zor görünüyor.

Siyasi kariyerine dair en önemli kararlardan birini verme ihtimali olan Biden, ailesi ve yakın çevresini dinleyecektir. Nitekim kendisine yönelik eleştiriler sonrasında Camp David Başkanlık Misafirhanesi’ne çekilerek ailesi ile bu konuyu görüşmeye karar verdi. Medyaya sızan haberlere göre Biden ailesi üyeleri, Joe Biden’ın seçim yarışından kopmaması gerektiğini savunurken, yaşananların asıl sorumlusunun başkan danışmanlarının olduğunu dile getirdi. Biden’ın tartışma öncesi ve sonrasında yaptığı önemli konuşmalar ve mitinglerde gösterdiği performans, halen kendisinin güçlü bir aday olduğu algısını devam ettiriyor .

İlgili Yazılar Özel Metin

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00

Fatih Global, politika, diplomasi, toplum ve ekonomi üzerine derinlemesine analizler ve köşe yazıları sunar. Türkiye’nin hem iç politikasını hem de dış ilişkilerini ele alarak, ülkenin stratejik önemini vurgularken, aynı zamanda küresel meseleleri de kapsamlı bir şekilde işler. Ana odak noktamız Türkiye olmakla birlikte, uluslararası ilişkilere geniş bir bakış açısı sunmayı hedefliyoruz.

Bizi Takip Edin!